Herkes öğrenebilir ancak herkes aynı şekilde öğrenemez..
Genel olarak dershaneler de KPSS ,LYS, YGS, TEOG gibi sınavlara hazırlık sınıflarını oluştururken, öncelikle yapılan şu olur; öğrenciyi ortak bir bilgi seviye sınavına alır, alanlarına ve seviyelerine göre sınıf düzenleri oluşturulur. Burada öğrencinin öğrenme biçimlerini sorgulanmaz , yeteneklerine bakılmaz.Esas olan bilgi seviyelerin eş olmasıdır.
Sınava hazırlık yapan çoğu işletmede de hala geçerli olan bir yöntemdir bu.
Fakat yeni dönem de Özel Okulların çoğalıp gelişmesiyle de rehber öğretmenler de yenilikleri kurumlarının içlerine taşımaya başladılar. Öncelikle yaptıkları testlerle sınıftaki öğrencilerin hangi yöntemle öğrendiğini tespit ediyorlar ve süreç sonunda da sınıf öğretmenlerine öğrenci hakkında bilgi veriyorlar..
Peki öğretmenler bu bilgiyi nasıl kullanıyorlar; Verilen çoğu cevap şu yönde ; biz derslerimizi beş duyu organına hitap edecek şekilde hazırlıyoruz ve anlatıyoruz. Dolayısıyla çoklu ortamda herkes kendi payına düşeni alıyor. Dersin öğrenilmemesi söz konusu olmuyor. Ama öğrenci hala öğrenemiyorsa da ,o zaman bireysel öğrenme yöntemine doğru kaydırıyoruz. Yani öğrenciyi özel olarak alıp konuyu bir daha tekrarlıyoruz..
Peki bizler nasıl öğreniyoruz; Genel olarak öğrenme stilleri üç grupta toplanıyor,
- Görsel
- İşitsel
- Kinestetik
Tabi bunların geliştirdiği alt kuramlar da psikologların en çok uğraştığı konular arasında yer alıyor..
Gelecek eğitim tasarımcıları ise , eğitim ve teknoloji birliği içerisin de kişiye özel öğretme teknolojisi ve met0dları geliştiriyorlar. Öğrenciyi tanıyan ,nasıl öğrendiğine göre sınıf düzenleri oluşturan, geliştirdikleri multi-medya araçları bunu destekleyen , öğrenme sitillerine göre proğramlar çoktan hazırlanıp kullanılmaya başladı bile..
Öğrenme stillerimiz bizim karakteristik özelliğimizdir aslında ve doğuştan gelir. Zaman içerisinde geliştirilebilir fakat değiştirilemez.. Takip eden süreçte ise davranışlarımıza kadar yansır.Eğer kendimizin veya öğrencilerimizin stillerini tanımazsak , öğrenme süresini uzatır ,bıktırır ,zamandan kaybeder veya başarısız oluruz..
Sınıf içerisinde tembel, yaramaz ,çok hiperaktif dediğimiz çocuklar, öğrenme yöntemleri bilinmediği için çoğu zaman yanlış etiketlenmelere maruz kalıyor. Eğitimcilere ve velilere düşen görev, herkesin en iyi öğrendiği yolu bulmalı ve orada ilerlemeyi kolaylaştırmak olmalıdır. En önemlisi de bu süreçlere destek sağlayacak teknolojik gelişimleri bir an önce sınıflarının içine almamız gerektiğidir.
Yeni nesil öğrenme de eğitimcilerin birer , mentör , rehber, problem çözücü, danışılan olarak dönüşmesi dileğiyle,,.
Geri kalanları zaten teknolojik aletler yapıyor olacak 🙂