9 yaşında ki oğlum, en sevdiği oyuncağı eline alıp oyuna ve hayal kurmaya dalmıştı ki..
Yapılması gereken sorumlulukları ve ödevlerini düşündüğümde , annelik iç güdüleri ağır basan ben ,hafif yüksek bir sesle ”artık yeter” , ” kocaman oldun hala bununla oynuyorsun ! Büyüdün,bu oyuncağını bırakmalısın artık ! ” gibi cümleleri arka arkaya sıraladığımı hatırlıyorum.
Oğlumda aldığım cevap ise önce boğazımda ki düğümüm ,sonra da arkasından gelen suskunluğum olmuştu..
”Ama anne, onunla hayal kuruyorum ” demişti, minik kuşum
Gerçekten çok önemsediğim bir şeydi çocuklarımın hayal kurmaları ve heyacan duymaları. Ve bunu yaşayan çocuğumu bir anda ondan mahrum etmiştim ki üzüntü duyma ve sorgulama sırası ise artık bendeydi…
Oyun?
Oyuncak?
Oyunlaştırma?
Bu üç kelimenin bir çocuğa etkisi ne olabilirdi ki?
Çocuk yetiştiren herkesin ve eğitimcilerin vazgeçilmezi olan bu üç kelimenin bir çocukta oluşturduğu kazanımlar neydi? Bu kazanımları elde eden çocuklarımız iş dünyasında ki konumu ve yeri neresi olacaktı?
Beni üzüntüm ile sorgulamaya iten tam da burası olmuştu aslında..
OYUN ; Bir oyunun kuralları var ve hedefleri de belli..Dolayısıyla çocuğun kazanım da bu süre içerisinde ki kendi oluşturduğu deneyimlerden oluşuyor . Hayatı da bir oyun gördüğünde işte o zaman eğlenmeye ve sürekli öğrenmeye alışıyor. Belki başarılı bir çok iş insanın yaptığı da bu. İşi Oyun stratejisi gibi yönetmek.
Aslında oyunla üç temel ”E’ en büyük kazancı bireyin,
- Eğitim (Oyun ile içten dışa bir öğrenmeye geçiyor, gerçek hayatta ki dışardan içeriye aktarılan bilginin tam tersi)
- Eğlence ( oyun ile gerçekten mutlu, adrenali artıyor, zamanı nasıl tükettiğini farketmiyor)
- Eksersiz (oyun ile birlikte bedeni ve beyni harekete geçiyor)
OYUNCAK; Oyuncağın ,bir kuralı ve hedefi de yok.. Dolayısıyla da en büyük kazanımı ise ”hayal gücü” . Zamandan , kuraldan, sınırdan bağımsız olması çocuğun hayal gücünü tetikliyor. Oyuncağıyla baş başa kalan çocuk, kendi oluşturduğu hayal dünyasının bir parçası oluyor ve kurallarını ,hedeflerini , süresini, duygularını kendi belirliyor..
Bu ise iş dünyasın da önemsenen konulardan biri, hayal kurup inovatif işler çıkartan bireyler bizim vazgeçilmezimiz oluyor. Öyle ise çocuklarımızda bu alanı köreltmeden yeşertmek ise biz ebeveynlerin ve eğitimcilerin elinde.
Şunu da belirtmeden geçemiyorum ki ( yine deneyimlerime dayanarak paylaşıyorum bunu 🙂 bir gün onu da anlatırım ) buradaki en büyük tehlike ise çocuğun oyuncağı geçici bir mutluluk aracı olarak görüp, her farklı oyuncakla mutluluğu yakaladığına inanıp, sonrasında ise tatmin olmayan bir yapıya dönüşmesi. Bu çarpıcı gerçeği de farkedip doğru yönetmek ise yine bizim elimizde..
OYUNLAŞTIRMA; Ulaşmak istediği amaca oyun da kullanılan teknikleri kullanaraktan ulaşmak. Dolayısıyla da puanlandırma, ödüllendirme, rekabet oluşturma, kazanma duyguları yöneterekten oyun mekanikleri ile ”problem çözmek” en büyük kazanım…
Belki de yeni dünyanın en çok iş yapacağı ve para kazanacağı alanlardan biri. Oyunlaştırma her sektörde kullanılabilecek, yeni nesil iş yapma biçimi olacak. Bunu içinde burayı oluşturan kişiler , belki de en çok hayal kuranlardan seçilecek..
Yani ,gerçekten hayal kurmak oldukça önemli..
Konunun uzmanlarının ”Hadi çocukluğunuza geçmişe gidelim düzeltelim ”dedikleri anlar var ya, işte o anlara geri gelmeden düzeltelim bazı şeyleri..
Bir bireyin hayatında karşılaştığı sorunları nasıl göğüslediği ve bunlara nasıl çözüm ürettiği en önemli şeylerden biri.. Soruna karşı geliştirdiğiniz davranış ve tutum ise bir anlamda bizim de hayat görüşünüz oluveriyor..
Tıpkı; BAGER AKBAY bir TED konferasında ki konuşmasında;
”Sorun çıktığında yasak getiriyorsan muhafazakarsın, Sorun çıktığında değişiklik getiriyorsan da yenilikçisin ‘‘ dediği gibi ,
Çocuklarımıza küçük yaşta kazandırdığımız temel davranış ve tutumlar, gelecekte iş yapma ve iş yapış biçimlerini etkileyecek..
Dolayısıyla da toplumu ..
Herbirimizin evladının , bu topluma yarar sağlayacak , değer katacak , bireyler olması temennisiyle..
BİRGÜL YANIKLAR