Çocuklarıma yıllardım anlatmaya çalışıyorum. ”Bakın! gelecek iş hayatınızda teknoloji ve iletişim çok daha ileri  bir düzeyde olacak. Lütfen bu alanda kendinizi ufak ufak da olsa yetiştirin. En azından kendi web sayfanızı yapabilme, biraz tasarım bilgi ve becerinizi arttırabilme sonrasında içerik yazabilme, kameraya konuşma ,kurgu yapma gibi becerileri mutlaka edinin” diye…

Bir zamanlar ,ofis yazılımcılarımızdan  biri olan Fatih ile Barlas , Beril, İrem ‘e Scracth dersi versin, biraz Kodlama’nın mantığını  öğrensin diye ders ayarlamıştım. Olaya ders gözüyle bakan  sevgili Barlas; ” Annem yine yeni icatlar peşinde, ben sevmiyorum böyle şeyleri , ilgi duymuyorum ”diye tüm dersleri kaynatmaya çalışmış, derse ilgisi olan İrem ve Beril ‘i de yoldan çıkarmaya çalışmıştı.

Arda ‘ya ise ”Oğlum, yazları ofisleri çalışmaya gel, biraz tasarım, biraz kod öğren!’ dedikçe ,  beni her seferinde püskürtüp ”Anne, bilgisayara yazılıma, tasarıma ilgi duymuyorum, anla artık! ” diye çemkirdi 🙂

Pes eder miyim, ASLAAAA..

Kızsalar da hep söyleyeceğim , ben yapamam deseler de hep söyleyeceğim.Çünkü inanıyorum ki hangi işi yaparlarsa yapsınlar, yaptıları işte marka olabilmeleri için teknolojiyi ve iletişimi çok iyi kullanmaları gerekli. Bu doktorda olsa böyle, mühendiste olsa böyle..

Yoksa ben kameraya konuşamam, utanırım, heyecanlanırım,  Birgül Hanım diyenlerden biri olabilirler 🙂

Bir de yapay zeka’nın  hayatımıza iyice yerleştiğini düşünün, (aman ALLAH korusun, vur tahtaya) biz teknolojinin kölesi ya da teknoloji bizim kölemiz.Yani netice;

  ”Bilmek! ve Yönetmek!, bence tüm mesele bu ” 🙂

Neyse geçmiş ile çok uğraşıp bu günümün   anlatacaklarımın’dan çok uzaklaşmayayım.

İngiltere 2. yılımız;

Arda ile ben gidiyoruz sadece. Çünkü  uçak biletleri de uçağa binmiş uçmuş. Yakalamak ne mümkün. Plan şu ; okula gideceğiz,kaydımızı açacağız , kartımızı alıp  odamıza , eşyalarımızı yerleştireceğiz.Sonra Londra’ya dönüp birkaç gün beraber zaman geçirip ben döneceğim. Ve daha Bursa da iken Arda’ya dedim ki;  ”Annecim beni YouTube götürür müsün? YouTube Londra ofisini yenilemiş, çok güzel görünüyor, vaktimizde var, dolaşırız biraz. ” ,  ”Olur, Anne ” dedi.

Evet, dedi demesine de o boş günlerde ne yaptığımız, nerelere gittiğimiz ayrı bir makale konusu 🙂 Hiç girmiyorum oralara çünkü  orası çok derin.

Sonuç; ben YouTuBe gidemeden , bir kaç  tehirle Türkiye’ye geri döndüm.

 

 15 gün sonra..

Ofisimiz de  16 yaşında stajer olarak başlayan, kameraya, video’ya kurgu’ya, içerik oluşturmaya ,spikerlik’e , futbol’ a meraklı olan sevgili Muhammet’imiz vardı.

Muhammet , o dönemlerde , bu ilgi ve yeteneğini geliştirirken, bizdeki  o işlere bakan bir gencimiz  işten ayrıldı. Artık Muhammet, yeni personel  olarak onun koltuğunda idi.  Böylelikle bizde  tam zamanlı sevdiği işlerle uğraşan bir çalışan olmuştu artık. Yani Stajerlikten -Personelliğe geçişi yeteneği ile başarıya dönüştürmüştü.

Tabii bunları yaparken, ilgi duyduğu Futbol da ”Futbol’un Hikayeleri” adı altında YouTube da bir Kanal açmış, burada ki başarı grafiğini hızla yükseltmişti.Bu  öyle bir yükselme ki, sonuçta bizden ayrılıp, Londra merkezli bir iş yerine geçmek kadar 🙂 Artık o fenomenleri olan bir YouTuber dı.

Ve hayali olan Londra’ya kavuşmuştu artık..

Ve Arda’nın okula başladığı 15. gününde Muhammet ilk toplantısı için Londradaydı…

Ve tabii ki Arda ile buluşarak bir Cumartesi  gününü beraber geçirdiler. O gün, gün boyunca Arda dan hiç haber alamadık. Bizi aramaya hiç fırsatı olmadı herhalde çok yoğundu 🙂 Bir tek akşam eve dönüş saatinden haberimiz oldu. Ve bir de gece yarısı whatsapp ımıza gelen fotoğraflardan.  O kadar güzel fotoğraflar çekmişlerdi ki,  bayıldım, bayıldım, bayıldım… (Aşağıya fotoğrafları bırakıyorum)

Ertesi gün telefonda heyecanlı bir şekilde anlatıyordu. Muhammet ona nasıl kamera kullanacağını, nasıl video çekeceğini anlatmış. Biraz onun fotoğraflarını çekmiş biraz da Arda  onun sokakta  videolarını çekmişti. Türkiye’ye döndüğünde de kurgu öğrenmek istediğini söyledi.

Ben ,şok! şok!  şok!

” Arda, senin yanına gelirken , evdeki Kamerayı getirmemi ister misin? ”

”Evet”

”Peki, tripotu da getireyim mi? Video çeker misin?”

”Evet”

”Peki, geldiğimde beni YouTuBe götürür müsün?”

”Evet”

🙂 İLAHİ ADALET

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum yap