Ufuk Tarhan ile T-İnsan kitabı üzerinde yaptığımız söyleşiden aklımdan kalan iki konu başlığı şu oldu..Birincisi mutluluk ve başarı tanımı ,ikincisi ise biz ebeveynlere olan tavsiyeleriydi..
T- İnsanı okumanızı tavsiye ederim,çünkü değişimin kaçınılmaz olduğu bir dünyaya doğru giderken, ben böyleyim demek, kendini gelen koşullara göre hazırlamamak , gelecek adına kurduğunuz hayallerin küllenmesini görmek gibi bir şey olacak..
Ne soyut bir konudur bu mutluluk…
Mutluluk peşinden koştuğumuz bir şey gibi, gelecekteki bir şey gibi, emeklilikteki bir sahil kasabasına yerleşip balık tutmak gibi ,sanki uzaklarda gibi..
Bir şeyler yaparsan mutlu olurum, emekli olursam, sınavı kazanırsam, zam alırsam, evlenirsem.. vb
Ufuk Tarhan diyor ki, bu yaşıma kadar olan tecrübelerim bana gösterdi ki ;
”Mutluluk” kendini iyi hissetme hali. İyi hissetme halimize biz karar verebiliriz, öğrenebiliriz. Bunu hep böyle hissetme halini geliştirebiliriz. Yaşım ilerledikçe ve deneyim kazandıkça bunu daha da iyi fark ettim.
Kişi ne yaptığını bilirse , farkındalığını yükseltirse, hayat amacına sahip çıkarsa, onunla bütünleşirse sürekli kendini iyi hissetme hali oluyor. Bu bir çıktı.
Mutluluk ,peşinde koşmak bir ilizyon. Böyle bir şey yok, ya mutlu olursunuz ya da mutlu olmazsınız. Mutluluk ,sürekli bir farkındalık hali, iyi hissetme, iyi hissetmeye çalışma ve iyi hissettirmeye çalışma hali. Çünkü ben tek başıma mutlu olamam. Kimse tek başına da mutlu olmuyor. Bu ise bizi başarı tarifine götürüyor.
Benim sevdiğim bir laf var; genelde insanlar hep söylenir, ” hiç benim kıymetim bilinmiyor” diye. ”Kimse sana karşı değil, herkes kendinden yana 🙂 ”
Aslında başarı hepimizin gözünde şu olmalı;
Hangi yaşta, nerede olursan ol, kim olursan ol,neysen, olduğun halin ile, sırf sen varsın diye, bir başkasını mutlu edebiliyorsan başarılısındır. Ve onu yapmaya devam et.
Akademik başarı çılgınlığıyla bürünmüş ebeveyn ordusunun içinde bir anne olarak var olmaya çalışan ben;
Çocuklarımızı geleceğe doğru hazırlayabilmek adına ne yapmalıyız? Diyorum Ufuk hanıma…
evet doğru soru bu diyor…
çocuklarımıza ne yapmayalım değil de çocuklarımıza ne yapalımı ve ne verelimi konuşalım;
”şu an içi okulların birden kalması mümkün değil. Okullar şu an da, bizim bir anlamda mahkum olduğumuz bir sistem. Bu sistemi bir anda da değiştiremeyiz. Bırakın çocuklar okula rahatça gitsinler. Fakat abartmayın. Çünkü okulda öğrendikleri hiç bir bilgiyi aşağı yukarı hayatlarında kullanamayacaklar. Bir kere okuldan bilgi alınmıyor. Okulda hayatı öğreniyoruz, insan olmayı öğreniyoruz. Notlar tabii ki geçmek için önemli ama bunların içinde kaybolmamak gerekli. Okulların müfredatı çocukları geleceğe hazırlamak için yetersiz, içeriği ise verimsiz.
Öğrenilecek şeylerin ille de dersle olması gerekli değil. İnsan öğreneceği şeyi , her yerde, her şekilde öğrenilebilir. İlk öğretmenlerde ebeveynler olduğuna göre ,önce onların değişmesi gerekli. Önce onlar bir dönüşsünler, bir kafayı açsınlar. Onu açarlarsa zaten çocuklarına ne yapacağı, nasıl rehberlik edeceği çok daha belirginleşecek.”
Çıkarımlarım nedir derseniz?
”çocukların , okula gittikleri bu dönemde , okul onlar için hayat disiplinini öğretmek adına önemli bir araç. Bu bilgi alsın anlamında değil. Takımla çalışmak, birlikte çalışmak, bir işi sevmesede o anda çok zevk almasa da bir şeyi disiplinle bitirme yeteneğine sahip olması adına oldukça önemli. Bunlar da okulda kazanılabilir.
Fakat bilgiyle derdiniz olmasın. Bilgi zaten teknoloji ile elinize gelecek zaten.
Hayal kurmayı, duyarlı insan olmayı, paylaşımcı insan olmayı öğretin. Kendini sevmeyi öğrensin. Bir çok insan kendine güvenmiyor, sorunlu ve kompleksli…
Çocuklarınızın becerilerini nasıl geliştirelim derseniz?
”Mutlaka kodlama öğretin derim. Bunu okul yapıyorsa ne güzel ama bununla bile yetinmeyin. Çocuklarınızı özel bir çok kursa gönderiyorsunuz ya, spor ve müzik tabii çok önemli ama mutlaka kodlama dersi, grafik tasarım dersi aldırın. Bunlar bir beceridir. Becerilerin olması gerekli. Çünkü gelecekte her şey görsel, sesle ve somutlaştırılarak anlatılacak. Hologram teknoloji dediğiniz şey bu üçünü kapsayacak. Özellikle de ses tasarımı çok ama çok önemli olacak.
Bir de yurt dışında şunlar başladı. örneğin elektrik kesildiğinde, internet gittiğinde bir acil kurtarma modu yok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Çocuklara, çıplak göz ile yön bulmayı, el işi dersleri, organik yaşam ile ilgili eğitimi ve rehberliği de vermeye başladılar..
yani bunların hepsinin dengeli bileşkesi ie çocuklara yaklaşılmalı..”
Sevgili Ufuk Tarhan ile T- İnsanı konuştuğumuz programın çok daha fazlası yukarıdaki linkte…
Eğer mutluluk bir çıktı hali ise ben bu söyleşiyi gerçekleştirmekten mutluluk duydum 🙂