Uzun süredir görmek istediğim bölgelerden biriydi Trakya Longoz Ormanları. Ve sonunda gittim , gördüm ve yazdım 🙂
Türkiye’nin en büyük longoz Ormanları İğneada sahil beldesinde .
3155 hektarlık olan Longoz Ormanları 2007 yılında Milli Park olarak ilan edilmiş. Türkiye’nin 39. Milli Parkı. Doğanın bahar aylarında binbir renge büründüğü bu alan, özellikle bahar aylarında ziyaret edilmesi tavsiye ediliyor. Hem o renkleri görebilmek hem de doğanın hareketlerini izleyebilmek için en uygun aylar bahar ayları. Hiç gidilmemesi gereken aylar ise yaz dönemi. Neden mi? Çünkü ormanı sinekler basıyormuş. Ha beni bu tarz şeyler etkilemez derseniz tercih sizin.Tabii kışın soğuğunu ve karını hiç saymıyorum. Neticede İğneada Longoz Ormanları ,Istıranca dağlarının eteği. Soğuk yani çok soğuk , üstelik sulu ve karlı.
Longoz nedir?
Longoz kelime anlamı ile Subasar anlamına geliyor. Oluşumu ise şöyle ;dağlardan gelen yağmur suları dereler vasıtasıyla denizlere ulaşmak istiyor. Fakat önünde getirdiği Aluviyonların , kıyıda biriktirmesiyle doğal bir kum seddi meydana getiriyor. Bu kum setlerinin yüksekliği beş, altı metrelere kadar ulaştığı için sular denize ulaşamıyor ve ön kısımlarda lagün özellikli yani yarı tatlı yarı tuzlu göllere dönüşüyor, arka kısımlar ise düz olduğu için sular gerisin geriye orman tabanına doğru ilerliyor. Bunun sonucunda da burada bulunan bitkiler, ağaçlar , hayvanlar kendini buna adapte edip yaşamını devam ettiriyorlar. Bu bölgeye özel belirli ağaçlar ( örneğin , kızılağaç, dişbudak ..vb), bitkiler ( örneğin ; su menekşesi, göl soğanı,vb ),kuşlar ( örneğin kara leylek, balıkçıl, vb) var . Biz de bu gezide ağaçları, bitkileri gördük , gözlemledik ve fotoğrafladık.
Orman tabanının sular altında kaldığı dönem sonbahar, kış. Sular çekildikten sonra bile kökleri dışarıda kalan bir ağaç çevreye kendini adapte edip yaşamaya devam ediyor. Ormanın içerisinde bu şekilde olan birçok ağaç var. Ağaç bile hayata tutunurken sımsıkı..
Orman içerisinde devrik, yatık ve ölü olarak nitelendirilen ağaçlar, milli park içerisinde biyo çeşitliliğin devamını oluşturan asıl neden. Çünkü üzerinde bulunan yosunlar, börtü böcek, kuş yuvaları , mantarlar biyo çeşitliliğin devamını sağladığı için alandan alınması , kesilerek başka bir yere taşınması kesinlikle yasak.
Bu ekosistemin sürdürülebilir olmasının en önemli sebebi de suyun bol ve devamlı olması. Su getirdiği kil ve organik materyalle toprakları da bu maddelerle besleyerek güçlendiriyor.Onun için bu bölgedeki ormanlar yoğun ve gür. Tabanın sulu olması da tropikal ormandaymışsınız hissini uyandırıyor.
Longoz dünya üzerinde bulunan çok nadir bir ekosistemler bütünü. Genelde deniz , kumul, göl, çayır, bataklık, sulu orman ekosistemi bir araya gelerek Longoz’u meydana getiriyor. Yoksa bir ağaç’ın veya bir suyun orada olması olayı değil. Tüm ekosistemlerin birleşerek Longoz’ u oluşturması gerekli. Neticede nadir rastlanan bir ekosistem. Onun için çok kıymetli. Türkiye de İğneada (Kırklareli) ,Acarlar (Sakarya) , Sarıkum (Sinop) , Kızılırmak Deltası (Samsun) , Karacabey ( Bursa) da Longoz niteliğine sahip çok küçük kalıntılar kalmış durumda. Bunların dışında yeterli büyük ve kapalılığa sahip Alüvyal-Subasar ormanları artık yok. Acı ama gerçek. Bundan dolayıdır ki elimizde kalan son Longoz ormanlarının değerlerini iyi bilmeli, korumalı ve yaşatmalıyız. Benden sonraki nesillere buradan duyurulur !
Ayrıca bu bölge göçmen kuşlar’ın Kuzey Avrupa Kuşağı Rotası üzerinde . Göçmen kuşlar , göç zamanında bu bölgeyi kullanıyorlar. Ormanlık bunları takip edebilmek adına da Mert Gölü içinde 4 tane, Erikli Gölü içinde 2 tane olmak üzere toplamada 6 tane canlı kamera yerleştirmiş 7/24 izleniyor.. Hangi kuş türü geldi, kaç tane geldi, türü, cinsi vb konular takip edilip envantere işleniyor.. Tabii kameraların diğer bir görevide alanın etkin korunması , kontrolünün sağlanması yönünde . Ve kaçak avcılarla da mücadele edilmesi için.
Gelelim Göllere…
Alanda 6 tane göl mevcut. 4 tanesi lagün özellikli yani yarı tatlı yarı tuzlu suya sahip olan göller, 2 tanesi ise tamamen tatlı su gölleri..
Lagün Gölleri; Erikli Gölü, Mert Gölü, Deniz Gölü,
Tatlısu Gölleri ; Hamam Gölü ve Petina Gölü.,
Su nilüferleri ve su kestaneleri , su üzerinde yaşayabilen bitki türleri ile bu gölleri ayrılabiliyor. Benim bu gezide en çok görmek istediğim su nilüferleri ve üzerindeki çiçekler olmasıydı. Daha çiçeklenmeler yeni başladığından sadece bir tanesini fotoğraflayabildik.
Alan ,doğallığını günümüze kadar getirebilen bir alan . Bu oluşumda herhangi bir insan etkisi de mevcut değil. (Zaten insan eli değseydi iki çay bahçesi yapardık içine)
Longozlar , göllerin arkasında bulunmakta. Örneğin Erikli Gölünün arkasında Erikli Longozu, Mert Gölünün arkasında Mert Longozu bulunmakta. Zaten İğneada Longoz ormanları da Istranca Dağları’nın Karadeniz’e doğru akan derelerin beslediği Erikli, Mert ve Saka göllerinin, önlerindeki kumul dolayısıyla ilkbaharda fazla gelen sulardan şişerek geriye doğru taşması ve düz araziyi kaplaması sonucu oluşmuş.
Türkiyede ki kuş türlerinin %52si yani yaklaşık 260 gibi bir sayıya karşılık gelen kısmı bu alanın içerisinde. Bunların bir kısmı 12 ay boyunca bu bölgede olurken bir kısmı ise göç zamanı bu bölgeyi tercih ediyorlar.
Bu kuş türleri içerisinde , alanda, Bayrak türü ”Akkuyruk Kartal ” olarak ifade edilen bir kuş türü var. Bayrak türü’nün manası şu anlama geliyor. Bu türü koruma altına alındığında besin zincirindeki bütün hayvanları koruma altına alıyorsunuz. Örneğin ; balıklar, yılanlar, kertenkele yiyenler, fareler ,sincaplar gibi hayvanlar koruma altında..
Ayrıca kıyı kumullarında 22 km lik kesintisiz bir sahile sahip. Bu kıyı kumullarının 4 tanesi endemik olmak üzere 45 den fazla kıyı kumul bitkisi tespit edilmiş.
Ormanı gezerken içerisinde bir sarmaşık nedeniyle çürüyüp yıkılmış bir ağaç gördük. Bu ağaç bir çok bakteri , böcek, kurtçuk tarafından istilaya uğramış ve bunu gören ağaçkakanlarda bu ağacı uğrak yeri yani lezzetli bir lokantaya dönüştürmüşler 🙂
Ormanda tırmanıcı ve sarıcı bitkiler çok fazla. Sarmaşıklar ağaca sarılıp onun yaşam enerjisi ile beslenip , zamanla onun ölmesine sebeb oluyor. Ağaç ölmesine rağmen sarmaşık kırılmadığı sürece yaşamaya devam ediyor. Buraya gelen bir çok canlı yıkılan ağaçla beslenmeye çalışıyor. Otçul hayvanlar çoğu zaman kış besinini oradan çıkartıyor.
Sular yükselmeye başladığında ,dere önüne kattığı bütün ağaçları toparlayıp bir yere yığıyor. Bir kısmını denize atıyor bir kısmını da kenarlarda bırakıyor. Ormanda dolaşırken dere kenarlarında , sahile yakın yerlerde bu ağaç yığınlarına bolca rastladık.
Tavsiyeler…
- Baharda gidin.
- Yanınızda bölgeye hakim mutlaka bir rehber olsun. Kaybolma riski yüksek, ayrıca bölgeyi bilenden dinlemek çok zevkli.
- Eşortmanlarınızı uzun seçin. Çalı çırpı yürürken feci çiziyor.
- Fotoğraf makineniz veya cep telefonunuz vazgeçilmeziniz oluyor gördüğünüz görsel şölen karşısında. yanınızdan hiç eksik etmeyin.
ve en önemlisi…
Gerek Avrupa da gerekse Türkiye de nadir bulunan bu ormanların habitatlarının korunması en önemlisi. Trakyalılar, bölgenin kıymetini biliyor ve gerçekten en iyi şekilde korumaya çalışıyorlar. Bu konuda onları tebrik etmemek imkansız. Bizlere düşen ise bu güzellikleri anlatmak, tanıtmak ve korunmasına yardımcı olmak..
Sevgiyle Kalın
BİRGÜL YANIKLAR